2019 TİS Basın Açıklamamız
BASIN AÇIKLAMAMIZ:
YİNE AYNI NAKARATLAR İLE BİR TİS SÜRECİNİ DAHA GERİDE BIRAKTIK
Bilindiği üzere 1 Ağustos'ta başlayan toplu sözleşme görüşmeleri masada yer alan tarafların uyuşmazlığı sebebiyle son karar Yüksek Hakem Kuruluna bırakıldı. Bir başka deyişle masada oturan 3 Konfederasyon üzerlerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmemiş, işveren heyetinin ilk gün başlattığı ve pazarlığın son günü olan 20 Ağustosa kadar sürdürdüğü oyalama taktiğini görmezden gelmiş topu Yüksek Hakem Kuruluna atarak sorumluluktan kaçmışlardır. Evet, kamu çalışanlarının 2020-2021 yılları arası mali ve sosyal hakları ile ilgili kararı 6 üyesi kamu otoritesi tarafından atanan 11 üyeden oluşan YHK verecektir. YHK’dan beklentilerimizi asgari ölçülerde dahi karar çıkacağını düşünmüyor ihtimal dahi vermiyorduk. YHK’nın iyileştirme oranlarını açıklanması sonrası üzülerek yanılmadığımızı gördük.
DEĞERLİ ARKADAŞLAR;
Önümüzdeki süreçte kamu çalışanları arasında “sendikalara gerek var mı?” sorusu daha sık sorulmaya başlanacaktır. Çünkü her geçen sendikalar inandırıcılıklarını ve kendilerine duyulan güveni yitiriyorlar. Umarım taleplerinin karşılanmadığı için TİS'i imzalamayan Ali YALÇIN, diğer sendikaların kara propagandasından kaçmak ve üye kaybı yaşamamak için kapalı kapılar ardında işveren heyeti ile "biz kabul etmeyelim siz istediğiniz rakamları YHK’dan geçirin" şeklinde bir pazarlık yapmamıştır.
1960 ve 1970’lerde çalışma hayatının en önemli kurumlarından olan sendikalar işçinin güvencesiydi. Ancak günümüzde ya hükümetin emrinde, yada bir üst aklın işareti yönünde hareket eden kurumlara dönüştü. İradesini ipotek altına vermiş sendika başkanlarıyla hak aramanın çok uzağında kaldılar. TİS masasında yetkili veya yetkisiz olarak oturan sendikalar bırakın siyasiler üzerinde baskı kurmasını, onların işareti yönünde hareket eden kurumlara dönüştüler. Sendika üyeliğini adeta milli ve manevi bir davaya dönüştürüp hak istemeyi arsızlık hatta nankörlük olarak gösteren sendikacılar yıllardır milli ve manevi kutsallarımızı öne çıkararak egemen tarafla sürdürdükleri işbirlikçi yanlarını ustaca gizlemeyi başardılar.
İnanç ve ideoloji ile adeta hipnotize ettikleri kitleleri tebaa veya ümmet haline dönüştürdüler. Sonunda oluşan yüksek aidiyet duygusu ile işçiler, kendilerini üyesi oldukları sendikaların değişmez mensubu olarak görmeye başladılar. İşte bu mensubiyet duygusu bireysel özgürlüğü ortadan kaldırdı. Emeğinin karşılığını değil lütfedenin verdiğine razı bir işçi-memur kitlesi yarattı. Ülkenin iş ve ücret güvencesi, çalışma şartları, mali ve sosyal haklar yönünden en şanslı kesimini oluşturduğumuz için üye olmada sendika tercihlerimizi ilkeli bir şekilde yapmaya özen göstermiyoruz. Sonuçta bu TİS süreci de, ne bu sendika kanunu, ne bu sendikacılarla, ne de hipnotize edilmiş kitleler ile arzu edilen sendikal mücadelenin verilmeyeceğini bizlere bir kez daha göstermiştir. Sendikal sistem ve bu sistemin aktörleri değişmedikçe kamu çalışanlarının demokratik, mali ve sosyal hakları sürekli geriye gidecektir.
Neden sözde Toplu İş Sözleşmesi diyoruz;
Demokrasinin en üst seviyede işlediği ülkelerde Toplu İş Sözleşme masası; “o ülkenin uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış hakların asgari sınır olarak kabul edildiği ve temel çalışma yasasının üzerinde tutulduğu, ülkenin demokratik ve ekonomik gelişmişlik düzeyine göre daha fazla hakkın pazarlık konusu edilmesi için kurulur" Bizim toplu sözleşme masası ise; kamu çalışanların çalışma koşulları, sosyal güvenlikleri, demokratik talepleri gibi birçok mevzuat değişikliği arz eden konular toplu sözleşmenin kapsamı dışında tutulmuş, sistem değişikliklerine izin verilmemiştir. Toplu sözleşmelerin uygulama alanının kamu otoriteleri tarafından tek taraflı olarak sınırlanmıştır. Örneğin; Çalışma hayatımızın kuralları ve mali haklarımız ile ilgili iyileştirmeler için 657 sayılı DMK ve Bütçe Kanunu ile TBMM’nin sorumluluğundadır. Yine 399 sayılı KHK’ye göre çalışan sözleşmeli personelin sözleşme ücret ve diğer bazı mali haklarının Cumhurbaşkanınca belirleneceğini hükme bağlamıştır. Sonuç itibari ile Toplu Sözleşmenin tarafları TBMM ve Cumhurbaşkanı iradesi üzerinde işlem yapamazlar. Yasa hükmünde sayılması gereken toplu sözleşme ile mevcut yasa hükümlerinin ya da yasama ve yürütme organının kararlarının çelişmesi durumunda toplu sözleşme hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
TİS masasında görüşülen talepler; "mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak" kamu görevlilerine uygulanacak, ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal haklar” ile sınırlandırılmıştır. İşte bunlardan dolayı sözde; Toplu İş Sözleşmesi diyoruz.
Değerli arkadaşlar sendikalar her geçen gün çalışanların nazarında güven ve itibar kaybeden kurumlara dönüşse de bu durum bizde yılgınlık ve bıkkınlık yaratmayacak, asla sendikadan ve üye olma hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz. Sendika tercihlerimizdeki kriterleri gözden geçirmeli, doğru yerde doğru insanlarla bir araya gelmeliyiz. Özellikle bir siyasi parti ile çok yakın ilişkisi ve bağı olan sendikalardan uzak durulmalıdır. Çünkü siyasi partiler kamu çalışanlarının işvereni konumundadır. İşverene yakın sendikalara ise sarı sendika denir.
Kamu Çalışanları önlerini kapatan 3’lü bloğun arkasına bir bakabilse arzu ettikleri sendikal duruşu ortaya koyacak sendikaları ve sendikacıları göreceklerdir. Ulaşım-İş Sendikası kendine edindiği misyon ve vizyonu yerine getirecek bilgi, beceri ve tecrübeye sahip kadroları ile bu mücadele içinde sizlerin desteği ile her geçen gün biraz daha omurgalı ve nitelikli şekilde güçlenmekte ortaya koyduğu sendikal duruş ile diğer sendikalara örnek olarak gösterilmektedir. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Cihad KORAY
Genel Başkan